4 Mart 2022 Cuma

SULLİVAN’S TRAVELS, HOLLYWOOD’TAN İNDİM TAŞRAYA

 

SULLİVAN’S TRAVELS, HOLLYWOOD’TAN İNDİM TAŞRAYA



Yapımcılar ne yapsa halk onu mu izler yoksa bunun sosyolojik bir açıklaması mı vardır?

Seyirci perdede kendini mi görmek ister yoksa kendinden iyi durumdakileri mi?

Onca derdimiz içinde perdede başka dertler edinmek ister miyiz yoksa komediye mi ihtiyacımız var?  

Bunlar günümüzde büyük tartışma yaratan sorular ve hala hiçbirinin kesin bir açıklaması yok. Günümüzün sorunları da geçmiştekilerden pek farklı değil. Sanatın sorunları her gün çoğalırken yanıtlar sayısını korumayı sürdürüyor. Çünkü insanlar sanat konusunda ikiye ayrılmayı seviyor.


İyi bir sanat eseri, sorguladığı dünya görüşleriyle alıcıyı ikiye ayırarak kendini belli eder derler.  1941 yapımı Sullivan’s Travels filmi zamanının ötesinde soruları zamanının ötesinde bir sinema anlayışıyla sunuyor.

Yeni bir sanatın yeni bir yönetmeniyle bize Poetika’dan fırlamış sorular yönelterek sinema sanatının ekonomik işlevinin sanatın nasıl önüne geçtiğini vurguluyor.

Kamera yer yer stüdyodan çıkıyor, yer yer o dönem alışık olmadığımız yaratıcı açılara başvuruyor. Bunu yönetmen keyfine göre değil içerik bunu gerektirdiği için yapıyor. Sullivan’s Travels seyirciyi ilk defa yüksek sınıftan bir yönetmenin amaç karmaşasıyla buluşturuyor. Biçim ve içerik olarak yenilikler sunan güçlü bir yapım olmasının sebebi de bu. Günümüzün klasik filmi, döneminin yenilik öncüsü.

Sullivan Travels, ünlü bir yönetmenin kendi iç ve dış yolculuğu. En iyi komedi yapımlarının genç ve dahi yönetmeni olarak anılsa da artık bu işlerden sıkılıyor, gerçekte halkın ne istediğini bulmak istiyor. Fakirleri, çiftçileri, sosyal statü piramidinde her zaman en alta itilmiş insanların yaşamlarını filme almak istiyor. Halk için film yapmak istiyor, halka karışacağım ve halkın ne istediğini bulacağım diyor. Çoğu yönetmenin sanat hayatında aynı bu filmdeki gibi bir kırılma noktası vardır. Her zaman en iyi yaptığını yapmaktan vazgeçen sanatçılar zamanla değişen algılarını işlerine yansıtmak ister ve burada onları sevenler de ikiye ayrılır. Çoğu zaman o sanatçı için kendini kaybetti deriz.

Bizim kahramanımız da kendini kaybediyor.

Hem gerçek hem de mecaz anlamda kendini halkın içinde hem de tam dibinde buluyor yönetmenimiz. Her karakter gibi değişiyor, gelişiyor, aydınlanma yaşıyor.

Taşrada yabancılarla tanışıyor, dünyanın en ucuz kahvesini içerken âşık oluyor, insanlara yardım ediyor ve hafızasını kaybedip mahkûm oluyor. Evet, son kısım biraz melodramları andırıyor olsa da Preston Sturges bunun altından çok iyi kalkıyor.

Filmin başrollerini Joel McCrea ve Veronica Lake paylaşıyor. İkisi de rollerinin hakkını veriyor. Ortaya kimyası tutan izlemesi zevkli bir ikili çıkınca da Preston Sturges’ın işi daha da kolaylaşıyor. Yönetmen, sinema tarihine yılların eskitemediği sorular soran özgün bir film kazandırıyor.

Şimdi ilginç bilgiler:

Filmin karakteri olan genç yönetmenimiz John L. Sullivan, “Neredesin Be Birader?” Başlıklı bir film yapmayı planlıyor. Yıllar yıllar sonra Joel Coen ve Ethan Coen tarafından aynı ada sahip film 2000 yılında gösterime giriyor. O Brother, Where Art Thou? (2000)

Uçak sahnesinde, “Neredesin Be Birader?” adlı film için uydurulmuş kurmaca kitabının yazarı Upton Sinclair, Sinclair Lewis ve John Steinbeck adlarının bir karışımı olan “Sinclair Beckstein” olarak gösteriliyor.

Eski Amerikan filmlerini seviyorsanız ve günümüz komedilerin çıkış noktasını merak ediyorsanız Sullivan’s Travels tam size göre.

1941 yılına ait bu yapım ünlü komedyen Jerry Seinfeld’in favori filmlerinden biri.

Preston Sturges filmi yaptığı dönemlerde aynı yazdığı karakter gibi kendine komedi mi yoksa dram mı sorularını soruyormuş. Yanıt sanıyoruz ki komedi çıkmış.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder