1 Mart 2023 Çarşamba

Şubat 2023 İzlencesi


Knives Out: Bir daha izledim. Ana de Armas'ın da bunda katkısı oldu. Türe yenilik getirdiği kısımlar ilginç, güzel buluşlar var. Olay örgüsünü taşıyan merak unsuru güzel kamçılanmış. Glass Onion bundan yoksundu.

All About Eve: Yeniden izledim. Bu defa daha çok sevdim. Bunun formülünü alarak yerli Netflix projesi çekenler Eve'i hiç anlayamamış. 

The Great Buster: A Celebration: İyi bir hayat. Güzel bir hayat. Ölümünü anlattıkları kısımdan sonra insan odağını kaybediyor. Keşke o kısmı sona bıraksalarmış. Sinemaya yön veren Buster hakkında güzel bir belgesel. Jackie Chan dışında bu türün peşinden giden kimse neden olmadı?

Babylon: La Dolce Vita + Once Upon A Time in Hollywood + Hail Caser!

Normal People: Övüldüğü kadar beğenemedim fakat neden övüldüğünü ve beğenildiğini anladım.

Superstar Robin Williams: İnsanları güldüren güzel insanların trajik sonu. Keyifle izledim.


Can't Buy Me Love: Beatles'ın şarkısını kullanan nadir filmlerden. Geek çocuk popüler kız ilişkisi her zaman hoşuma gidiyor. Sonradan okumalar yapınca Amanda Peterson için üzüldüm.

Adventures in Babysitting: Elisabeth Shue için izledim. Eskiden böyle filmler her sene dönemin güzeli için yapılırdı. Şu an ne bunu çekecek stüdyolar var ne de oynayacak bir oyuncu. Böyle hikayeler de lazım.

Celebrity: Woddy Allen yine bildiğini yapıyor. La Dolce Vita esintisiyle konuşuyor. Filmin girişte hazırladığı atmosferi sürdürmeyi tercih etmeyişi ilginç. 

The Quiet Girl: Benim tarzım değildi. Bu tarz hikayeler bende film izliyormuşum hissi uyandırmıyor.

The Wonder: Florence oynuyor diye izledim. Beğenmedim. Girişte yapılan tercih havada kalmış. İçeriğe uygun değildi.

The Girl: Ana sayfada çıkınca izledim. 

You People: Girişteki espriler yerini duygusallığa bırakmasaydı sevebilirdim. Yüzükle ilgili olan espri çok iyiydi.

France: Léa Seydoux için izledim.

Marry Poppins 1964: Bu kadar iyi olmasını beklemiyordum. Beğendim.

Swingers: Jon Favreau yazmış. İlk 15 ve son 15 dakikası güzeldi. Böyle filmleri seviyorum. Woody Allen esintileri ve caz müziği.

The Wedding Singer: Adam Sandler komedisi. Birkaç şaka hoşuma gitti.

Booksmart: Superbad'in bir türevidir diyordum. Pek beklediğim gibi çıkmadı. Gençlik filmlerinde gençlik heyecanı, delirmeceler, uçuk olaylar vs. beklerim. Son zamanlarda bu yola başvurulmuyor.

The Boy, the Mole, the Fox and the Horse: Beğenmedim fakat neden sevildiğini anladım.

Galaxy Quest: İlginç bir konu. Uygulamada biraz sıkıntı var. 

Local Hero: Değerli araziyi halktan alma filmi. Total Film dergisinin komedi listesindeydi. Beğenmedim.

Little Women: Yeniden izledim. Seveceğimi beklemiyordum. Beğendim. Güzeldi. İlk izleyişimde onuncu dakikadan sonra sıkılıp ileri almaya başlamıştım. filmin girişinin sorunlu olduğunu düşünüyorum. Gerisi güzeldi. 

Game Night: Rachel Mcadams için izledim. Beklediğimden iyi çıktı. Oyunun içindeki oyunun içindeki oyun. Klişe yerleri vardı fakat klişe her zaman istenen etkiyi bırakır.

The Man with Two Brains: Steve Martin'in iyi filmlerinden sayılıyor. Favorim değil ama keyifli bir yanı da var. Komedi türünde sayılan filmlerden biri. Çoğu listede ilk yüze alınan bir yapım. Güzel bir fikri film haline getirmeyi güzel başarıyor. Günümüz komedi sinemasında unutulan bir yetenek. Güzel bir fikri germek...

Dead Men Don't Wear Plaid: Steve Martin filmi, dedektif komedisi, noir parodisi, güzel esprileri var. Eski filmdeki görüntüyü kullandıkları sahne buluşu güzeldi.

Pearl: Total Film incelemesinde 4 yıldız aldığı için izlediysem de hiç beğenmedim. 

Marcel the Shell with Shoes On: Beğenmedim. İlk on dakika sonrası ileri aldıktan sonra aradaki birkaç sahneye bakarak direk filmin sonuna geçtim. 

Team America: World Police: Beklediğimden baya iyi çıktı. Herkese göre değil günümüzde pek kabul görmeyecek bir mizah fakat ben beğendim.

Knock at the Cabin: Beklediğim kadar kötü çıkmadı. Twist çıkacak mı diye bekledim. Pek numarası yoktu. Beğenmedim.
The Whale: Tiyatro oyunuymuş, metni merak ettirdi fakat filmi sevemedim.

Dark: Kim neden nasıl sevdi anlamadım.

The Witcher: Oyunlarını çok seven biri olarak diziye bir kez daha şans verdim fakat oyuncuların hiçbirini beğenmediğim gibi senaryoyu da tembel buldum. Henry Cavill dışında kimse evrene uymuyor gibi.

RRR: Bilinçli olarak kötü çekilen, bu kötü estetik algıyı gelenek adı altında sürdüren bir endüstrinin filmi.

Crashing: Phoebe Waller-Bridge için izledim. Onun karakteri dışında hiçbiri ilgimi çekmedi. Bölümleri atlayarak izledim.

Clerks III: İlki bile o kadar iyi değilken nasıl geçilememiş anlamadım.

Crazy Stupid Love: Emma Stone için izledim. Girişi keyifliydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder