21 Haziran 2021 Pazartesi

Söyleşi 3

 




Batıkan Köse Röpörtaj Soruları

Henüz 25 yaşında genç bir yazar olarak bugüne dek iki öykü kitabı (Şahsi Düşler ve Onur Kırıcı Gerçekler, 2015 - Noktalı Virgülle Biten Bir Kitap, 2017) yayımladınız. Genç yaşta bu kadar üretken olabilmeyi neye borçlusunuz?

                Vaktimi iyi değerlendirdiğimi düşünüyorum. Yıllardır gün içinde okuyup yazmaktan başka bir alışkanlığım olmadı. Her zaman sonraki hedefe doğru planlar yaparak edebiyatın içinde olmayı sürdürdüm. Sabahları işe gider gibi kalkıp yazıyor, okuyor, düşünüyorum. Sonuç olarak da ortaya bir şeyler çıkıyor.


 

Edebiyatın yanı sıra sinemayla ilgilendiğinizi ve edebiyat dergilerindeki öykülerinize yaptığınız çizimlerden resme de ilginiz olduğunu biliyoruz. Sizce çok yönlü olmanın üretkenlik için avantajları ve dezavantajları neler?

                Sanatın en cezbedici yanı bu, biriyle uğraşırken ötekine illa ki bulaşıyorsunuz. Öyküler romanları, romanlar senaryoları, senaryolar oyunları, oyunlar şiirleri, şiirler resmi çağırıyor. Belki Rönesans insanı olmak günümüzde hoş karşılanmıyor ama üretim içindeki bir sanatçının asla bir kolla yetinmeyeceğini çok iyi biliyorum. Aklıma bir fikir düştüğünde bunun öyküsünü yazmak yeterli gelebilir ama özel durumlarda bunun dışarı bir resimle ya da filmle çıkması gerekiyor. Bunun benim açımdan bir dezavantajı olmadı. Aksine farklı ifade biçimleri kazandığım için mutluyum. Tabii sanatçının her kolda görünür olmasının insanları olumsuz düşüncelere ittiği de bir gerçek.

 

Öykülerinizi yazarken nelerden ilham alıyorsunuz? Sizi hayatta neler yeni bir öykü kurmaya, yeni karakterler yaratmaya teşvik eder?

                Masama geçip yazmaya başladığımda gün içinde canımı sıkan her şey etrafıma toplanır. İçlerinden mutlaka bir şeyler çıkar, zaten çıkana kadar da masamdan kalkmam. Karikatürlerden, caddede yürürken kulağıma takılanlardan, çizgi filmlerden ilham alırım. Hayattaki can sıkıcı şeyleri elemek gibi bir huyum vardır. Yeni bir karakter yaratmakta neredeyse hiç zorluk çekmem. Kulağımıza takılan her diyalogda yeni bir karakter saklıdır.

 

Öykülerinizde genellikle mizahi bir üslup kullanıyor ve kelimelerle bolca oynuyorsunuz. Kabaca sizin türünüzün mizah olduğunu söyleyebilir miyiz?

                Mizah benim belki de en çok kullandığım izah yöntemim. Yakın olduğum türün bu olduğunu söyleyebiliriz. Yapmak istediğim eleştirileri bir şakanın içine gizleyip karşımdakine statüsü ne olursa olsun istediğimi söyleyebiliyorum. İşler okların bana çevrildiği bir hal alırsa da “Sadece şaka,” diyerek işin içinden sıyrılıyorum. Mizah farklılıkları bir anda ortadan kaldırabilecek bir güce sahip. Sözcüklerle oynama alışkanlığım da mizahın ve edebiyatın bir gereği, harf değişiklikleriyle yeni bir sözcük oluşturarak örtük bilinçten bir anlam uyandırıp olay örgüsünün alacağı beklenmedik değişikliler yaratmak benim için oldukça zevkli.

 

Dünya edebiyatında ve yerli edebiyatımızda etkilendiğiniz yazarlar kimler? Kendi yazım üslubunuzu oluştururken nasıl bir süreçten geçtiniz?

                Başucu yazarlarım Sait Faik Abasıyanık, Yusuf Atılgan ve Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Sevdiğim yazarlardaki ironik ifade biçimlerinin bendeki yansımalarını yazarak kendi üslubumun oluştuğunu söyleyebilirim. 

 

İleride roman yazmak gibi bir düşünceniz var mı? Edebiyatın öykü dışında diğer dallarıyla da ilgilenmeyi düşünüyor musunuz?

                Yazdığım bir roman var, hala üstünde çalışıyorum. Edebiyatınsa öteki dallarıyla ilgilenmemek benim için çok zor. Elimde birçok taslak var. Bazen hiçbirini tamamlayamamaktan korkuyorum ama acele etmenin de hiçbir yararı olmayacağını biliyorum. Zamanı gelince hepsi okuyucuyla buluşacak.

 

Son olarak; bizimle en sevdiğiniz öyküden bir alıntı paylaşabilir misiniz?

“Birdenbire bulunduğumuz odanın kapısı açılıverdi. İçeriye rüzgâr girdi. Soğukla beraber yapraklarını dökmüş bir ağaç girdi. Ağacın arkasından duman, dumanın arkasından bir kuş, kuşun arkasından bir bulut girdi.” Sait Faik Abasıyanık, Yılan uykusu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder